bir kutu açılır, kutu'nun içindekiler mi dökülür dışarıya, yoksa senin içindekiler mi? açtılar kutuyu karşımda, ne varsa döküldü içimden. mantık arkaya geçti o anda, duygular sardı etrafımızı.
kutudan çıkan bir defter, ufak bir çiçek, belki bir poşet yada kopuk bir bileklik. hepsinin mi anısı olur bıradırım? hepsimi insanın içini bi matkap gibi deler geçer. hani nerde söylediğin yalanlar. hepsi mi bu kutudan korktu. nerdesiniz yalanlar? nerelerdesiniz? neden kaçtınız ve beni orada gerçeklerle başbaşa bıraktınız? reva mı bu yaptığınız?
yalanlara sığınmanın ne manası varmış? diye sordum, kendi kendime. boşuna dememiş sevgili saygılı atalarımız "yalancının mumu yatsıya kadar". zamanda biraz hata var haliyle yatsıdan sonra açtılar kutuyu. yatsıdan sonra kaçtı yalanlar. gerçekler acıymış. isottan bile acı lan. valla bak ekmek musap çarpsın. isot gibi değil zaten sonradan gelmiyor acısı. yüzüne çarptığı anda gerçekler, reaksiyonu anında alıyorsun acı şeklinde. ve hissediyorsun vücudunun heryerinde. saçı ağrır mı insanın, uyuşur mu göz kapakları? uyuştu lan valla billa uyuştu.
korktum bi an yarın ne olacak diye. sanki bi melek geçti karşıma, elinde kocaman bi oyuncak. al dedi. al bunu ve sus, yeter artık. yarın daha güzel bir gün olacak. inan bana. bu eli tut ve bi daha asla bırakma. o bırakmak istese bile sen bırakma..
22.10.10
kasedin öteki yüzü frank sinatra
dinle!!
12 aralık 1915 – 14 mayıs 1998 tarihleri arasında dünyada ikamet etmiş olan büyük üstad frank sinatra ile tanışmam biraz ilginç oldu aslında. radyodan şarkılar kaydettiğim kasedi dinlerken farkettim üstadı, hemde o henüz ölmeden 1 hafta önce. aslında onunla tanıştığımdan bile haberim yoktu, çünkü kasedin üzerinde isim bile yoktu. meğerse üstadın tüm kasedini darmadağın etmişim türk-pop saçmalığıyla. çat-pat bildiğim ingilizceyle bütün gün evde sitrengerssss innn tıııı naaayyyttt diye gezerken, annemden az terlikte yemedim sus artık buda kafa bizde insanız diye..e napıyım be valide sultan kasette şarkının bitek nakarat kısmı kalmış bende onu öğrenmişim. hemen internet kafeye koşturdum saati 1.500.00 eski tl’den aç usta dedim bizim makinayı. öyle 2 liralık aç falanda demem ben internet cafede param var havasında aç bakalım kalkarız bi ara der, 1.000.000 olmadan hemen önce kalkardım. neyse açtım google amcayı zaten anasayfasıydı internet explorer’ın kendi açıldı bana sormadan yani. evvelden evde kağıda yazmaya çalıştığım strangers in the night kelimelerini, nasıl düzgün yazmışım hala bi fikrim yok, yazdım aynen. bir dinle iki dinle baktım hoşuma gidiyor. öyle böyle derken bağlandık bi yerde kendisine.gel gelelim kasedin öteki yüzü francis albert sinatra çıktı, sevdik beğendik ben onu öğrendikten 1 hafta sonra ölmeyeydi belki birlikte bi fotoğrafımız bile olurdu, iyi çocuktum ben şirinlerden öğrendim çünkü iyi olmayı..
dinle!!
13 (onüç)
13 sayısının uğursuzluğu dolanır dillerde asırlardır. yok kardeşim öyle bişey, hatta çok severim 13 sayısını.-hristiyanlar 13 sayısından nefret ederlermiş mesela. 12 havari ve hz.isa sofrada otururlarken 13 kişilermiş ama söylenene göre 13.kişi olan yehuda taday'ın hz. isa'yı ele verdiği söylenir. yani sofrada 11 havari ve hz. isa olsaydı 12(oniki) sayısı mı uğursuz olacaktı?
-ayrıca 1453 yılında fethedilen istanbul'un fethedildiği yılın rakamlarını topladığımızda 1+4+5+3=13 hristiyanlıkta 13 sayısı bu sebeplende uğursuz sayılır, oysa benim için çok mukaddes bi sayı olmuş yani.
-paganizmde ise yaramaz tanrı loki, 12 tanrının katıldığı bir resepsiyona davet edilmediği hakkında 13. tanrı olarak katılma cesaretini göstermiştir ki bu cesaretinden dolayı onu tebrik etmemek elde değil.-lan tamam tanrısında 12 tanrı var orda neyine güvenipte gidiosun höyt dese hepsi bikerede yıkacaklar seni yere.-neyse bıradırım konuya dönelim; bu katıldığı davette çıkan kavgada iskandinavların en gözde tanrısı balder'in ölümüne sebep olduğu söylenir. ayrıca bu ölümle başlayan curcuna dünyada 2 kişi kalana kadar yine ölümlerde devam etmişmiştir.
-darağacına giden yol 13 basamaktan oluşurmuş. ulan tırsın diye yapıolar işte uğursuz falan değil 14 basamak yapsa 14 mü uğursuzdu?
-13 ekim 1307'de büssürü şövalye'yi tutuklayıp idam etmişler.
demek ki hıyarlar ayın 13'üne kadar uslu durmuşlar 13'ünde curcuna kopmuş.
-cadılar toplantısına 13 kişi katılırmış.
bırak allah aşkına hangi cadı uyduruyo böyle şeyleri ben geçen katıldım, o da okeye dördüncü arıyolarmış ondan 3 kişiler normalde.
-apollo 13'ün başarısızlığınıda sonundaki 13'e bağlamışlar.
ulan apollo 1'de gidemedi aya niye curcunayı 13 üzerine kopartıyosunuz. hadi 13 uğursuz aya gidemedi, peki ya sizin mükemmel 1. sınıf (1)'iniz neden gidemedi aya?
sonuç olarak ajan, 13 uğursuz filan değil aç şimdi 13. cuma filmini bidaha izle, sarışın kız ilik gibi. konuya odaklan.
mont saint-michel
gelgit olaylarıyla birlikte ada’nın kıyı ile irtibatı sadece bir köprü vasıtasıyla olurken, sular çekildiği zaman kocaman bir tarla’nın ortasındaki bir kale gibi görünür. çok param olursa haftasonu bi kaçamak yapılır aslında. ama hayatında herkesin gidip 1 kez olsun görmesi gerektiği bir yerdir bence.

ada 1979 yılından beri unesco dünya mirası listesinde yer almakta, bu sebepten bir çivi bile çakılmasına izin verilmemektedir. fransız devrimi sırasında hapishane olarak kullanılırken, 1874 yılında halkın ziyaretine açılmış ve tutsaklar kanımca 1 manga asker tarafından kurşuna dizilmişlerdir. güzel bilgilerde verebiliyorum bazen buraya bir tur düzenleyip gitmekte fayda var.
yeni bi gün
zor geçen bi gecenin sabahında yine karmaşık duygularla uyanmak. zor olsada bazen elde değil beklememek, telefonda çalacak bir melodiyi bazende ufak bir mesaj sesini. gelmedi, çalmadı işte. sevmek mi zordur yoksa sevgini gizlemek mi karşındakine. sanki sevgini göstermek daha zor geliyor. hergün yeni birşeyler öğrenmekte zor karşındaki insan hakkında. hele herşeyini biliyorum diyorsan kendi kendine. zor bir gün yine geçecek olan. anlaşmış gibi görünsende sorunlar arkanızda dağ gibi büyüyor. onların farkındasın sende ama gel karşıma çözelim seni diyemiyorsun. inanmıyorsun, güvenmiyorsun. belkide çözmekten korkuyorsun. belkide kendine güvenmiyorsun, güvenemiyorsun. istiyormusun gerçekten, hakediyormusun. yada hakediliyormusun. yeni bi gün. işte karmakarışık düzinelerce sorun. hepsi birbirinden kalın, hepsi birbirinden çetin. sanki zorla yaptırıyormuşsun gibi geliyor. söylesene kadın! zorla mı yapıyorsun herşeyi? benim zorumla mı?
21.10.10
gereksizler vol.2
hala karar aşamasındayım bu uyku denen meret gerekli midir acaba? gözlerim kapanıyor ama uyumakta istemiyorum. aslında hiç birşey yapmak istemiyorum. gereksiz geliyor yaptığım herşey. salak salak telefona falan bakıyorum ama gereksiz geliyor sonra, ne olacak ki lan. bi şarkı tutturdum dilimde onu söyleyip duruyorum sabahtan beri. aşk mümkün müdür hala? yok ya zor olacak böyle. alışmak çok zor, eski alışkanlıklardan kurtulmak. eski anılardan kurtulmak gerekli, olmuyor öyle istemekle. bi sinir harbi gerekli, tutuyorum kendimi. atmak gerekli, kurtulmak herşeyden. götümdeki donun bile anısı var be. ellerim kurudu dolabımda ki kremi süremiyorum. evet onunda anısı var. şarkılar daha da beter ediyor adamı. böyle daha mı iyi. yok be değil. gereksiz herşey, gereksiz dünya, gereksiz bir kalp ve gereksiz yaşamlar. gereksiz şarkılarla beslenen gereksiz bir acı. gereksiz mi acaba? gerek..
..the end
gereksizler
bir sürü gereksizliklerle doludur etrafımız. bazen gazetede bir küpür, bazen radyoda çalan bir parça. ne kadarda gereksizdir ki fark edemeyiz bile onları. peki ya insan? insanda da vardır bir sürü gereksizlikler. mesela apandis, çok gerekli değil ki alıyorlar zamanı gelince. ruh değil midir yaşayan? öyleyse neden vardır kalp? bazen gereksiz bir sevgi gelir çarpar bu kalbe, tamda ortasından vurur ki sağlam olsun acısı. öyle dediysem her çarpan sevgide gereksiz değildir hani. hele ki gereksiz değilse o sevgi işte o zaman toparlaması daha zor olur kalbini. tam "toparladım lan yok bişeyim" dersin ki. odanda gördüğün bir terlik, dolabında ki bir kazak, başını koyduğun yastık bir anda yerle bir eder seni. götüm götüm çıkarsın odandan, yakarsın sigaranı sağlam bir nefesle. bu sefer o nefes sadece ciğerlerini vurmaz, beynine kadar işler nikotin. gereksiz değil mi bu kadar yazı? bi telefon uzağında herkes. ama söylemek bazen duyguları zordur karşındakine.
..to be continued
sevdiğim ikinci kadınsın sen..
sevdiğim ikinci kadınsın sen
ilkini sevmeye mecburdum
çok iyiliği oldu bana
ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim
sevdiğim ikinci kadınsın sen
ilkinin yerini alman mümkün değil
o öğretti bana sevmeyi
o öğretmese sevemezdim seni bile
inan o tuttuğu için ellerimden
yürümeyi öğrendim, koşabildim sana
onun gözlerine benzediği için gözlerin
alamadım gözlerimi senden
sana aşığım, seni seviyorum
sevdiğim ikinci kadınsın sen
hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu
ve sen her sabahımdasın
kıskanma
alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
kalbim şimdi senin
onun kadar sev beni kafi
o doğurdu, sen öldürme
ilkini sevmeye mecburdum
çok iyiliği oldu bana
ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim
sevdiğim ikinci kadınsın sen
ilkinin yerini alman mümkün değil
o öğretti bana sevmeyi
o öğretmese sevemezdim seni bile
inan o tuttuğu için ellerimden
yürümeyi öğrendim, koşabildim sana
onun gözlerine benzediği için gözlerin
alamadım gözlerimi senden
sana aşığım, seni seviyorum
sevdiğim ikinci kadınsın sen
hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu
ve sen her sabahımdasın
kıskanma
alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir
kalbim şimdi senin
onun kadar sev beni kafi
o doğurdu, sen öldürme
..ceyhun yılmaz..
dinle!!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
