bir kutu açılır, kutu'nun içindekiler mi dökülür dışarıya, yoksa senin içindekiler mi? açtılar kutuyu karşımda, ne varsa döküldü içimden. mantık arkaya geçti o anda, duygular sardı etrafımızı.
kutudan çıkan bir defter, ufak bir çiçek, belki bir poşet yada kopuk bir bileklik. hepsinin mi anısı olur bıradırım? hepsimi insanın içini bi matkap gibi deler geçer. hani nerde söylediğin yalanlar. hepsi mi bu kutudan korktu. nerdesiniz yalanlar? nerelerdesiniz? neden kaçtınız ve beni orada gerçeklerle başbaşa bıraktınız? reva mı bu yaptığınız?
yalanlara sığınmanın ne manası varmış? diye sordum, kendi kendime. boşuna dememiş sevgili saygılı atalarımız "yalancının mumu yatsıya kadar". zamanda biraz hata var haliyle yatsıdan sonra açtılar kutuyu. yatsıdan sonra kaçtı yalanlar. gerçekler acıymış. isottan bile acı lan. valla bak ekmek musap çarpsın. isot gibi değil zaten sonradan gelmiyor acısı. yüzüne çarptığı anda gerçekler, reaksiyonu anında alıyorsun acı şeklinde. ve hissediyorsun vücudunun heryerinde. saçı ağrır mı insanın, uyuşur mu göz kapakları? uyuştu lan valla billa uyuştu.
korktum bi an yarın ne olacak diye. sanki bi melek geçti karşıma, elinde kocaman bi oyuncak. al dedi. al bunu ve sus, yeter artık. yarın daha güzel bir gün olacak. inan bana. bu eli tut ve bi daha asla bırakma. o bırakmak istese bile sen bırakma..

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder